Kalıcı Organik Kirleticiler

Bulunduğunuz Sayfa: Ana Sayfa / Kalıcı Organik Kirleticiler

 

Kalıcı Organik Kirleticler ve KOK Kaynakları Nelerdir ?

Kalıcı Organik Kirleticiler Nedir?

  • Kalıcı Organik Kirletici Maddeler (KOKlar, POPs), fotolitik, kimyasal ve biyolojik bozunmaya karşı direnç göstermeleri nedeniyle doğaya salındığında çok uzun zaman süreleri boyunca ayrışmadan kalan belirli birtakım fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip, doğal veya insan kaynaklı organik bileşiklerdir.
  • Bu bileşiklere, PCBler (Poliklorlubifeniller) gibi endüstriyel kimyasallar, DDT gibi zararlı pestisitler ile dioksinler ve furanlar gibi yan ürünler dahildir.
  • Bu kimyasallar zehirlidirler, çevrede kolayca yok olmazlar, besin zincirinde birikirler, hava, su, toprakla kaynaklarından çok uzak mesafelere kolayca yayılabilir ve taşınabilirler. Kalıcı Organik Kirleticiler hava akımları yoluyla dünya çapında uzun mesafeler boyunca yayılabilmeleri ve besin zincirine girerek hayvan ve insan dokularında birikebilmeleri nedeniyle küresel düzeyde bir çevre ve sağlık sorunu oluşturmaktadırlar.
  • Yağda yüksek çözünürlüğe, suda düşük çözünürlüğe, yarı-uçucu bir yapıya sahiptirler.
  • Koklar genellikle toksisite, kalıcılık, bio-birikim, uzun mesafe taşınım ana başlıkları altında incelenir.

Stockholm Sözleşmesi ve Türkiye

İnsan sağlığı ve çevreyi kalıcı özellik gösteren kimyasalların olumsuz etkilerinden korumayı, kısıtlama, yasaklama yada önleme gibi tedbirler alarak bu maddelerin üretimlerini, kullanımlarını, ticaretini ve salınımları ile stokları ve atıklarını tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen “Kalıcı Organik Kirleticilere (KOK) İlişkin Stockholm Sözleşmesi” Birleşmiş Milletler Çevre Programı-UNEP tarafından hazırlanmıştır. Sözleşme Bakanlığımız tarafından 23 Mayıs 2001’de imzalanmış olup, 14 Nisan 2009 tarihinde 5871 sayılı Kanun olarak (Resmi Gazete:14.04.2009, No.27200) TBMM’nin onayından geçmiş ve Bakanlar Kurulunca kabul ederek 30 Temmuz 2009’da yayımlamıştır. (Resmi Gazete:30.07.2009, No.27304). Sözleşme, 12 Ocak 2010 tarihinde Türkiye için resmen yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme kapsamında, Bakanlığımızca ülkemizde kalıcı organik kirletici özellik gösteren kimyasalların kullanımı, ihracatı, ithalatı, üretimi, dağılımı ve kaynağı ile ilgili envanter bilgileri, kirlenmiş alanların, mevcut stokların ve bertaraf olanaklarının değerlendirilmesi, kalıcı organik kirletici kimyasallarla ilgili altyapı, yasal düzenlemeler, izleme, araştırma ve geliştirme kapasitesini, izleme sistemi oluşturulması ve kullanımı gibi pek çok konuda uygulanacak olan eylem planlarından oluşan Kalıcı Organik Kirleticilere ilişkin Ulusal Uygulama Planını hazırlanmış ve 2011 yılında Sözleşme Sekretaryasına iletilmiştir. İşbu Ulusal Uygulama Planı yeni eklenen kimyasalları da kapsayacak şekilde bir kez 30 Kasım 2016’da, bir kez de 14 Haziran 2022’de güncellenmiş ve yayınlanmıştır. Ulusal Uygulama Planı’nın sözleşmeye eklenen yeni maddeler kapsamında güncellenmesi ve Sekretarya ’ya sunulmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir.

Stokholm Sözleşmesi’nin Kalıcı Organik Kirleticiler (KOKlar) Listesi

Küresel önlem açısından öncelikle ele alınan ve “Kirli Düzine” olarak adlandırılan 12 adet Kalıcı Organik Kirleticiler şunlardır:

Pestisitler: Aldrin, Klordan , DDT, Dieldrin, Endrin, Heptaklor, Hekzaklorobenzen, Mireks, Toksafen.
Sanayi Kimyasalları: Poliklorlu Bifeniller (PCBler), Hekzaklorobenzen (HCB), Mireks.
İstenmeden Üretilen KOKlar: Dioksinler, Furanlar, Hekzaklorobenzen.
Bunlara ilave olarak 9 adet yeni KOK daha tespit edilmiştir ve sözleşme kapsamına dahil edilmiştir. Bunlar:
Pestisitler: klordekon, alfa hekzaklorosiklohegzan, beta hekzaklorosiklohegzan, Lindan, pentaklorobenzen;
Endüstriyel kimyasallar: hekzabromobifenil, hekzabromodifenil eter ve heptabromodifenil eter, pentaklorobenzenperfluoroktan sülfonik asit, tuzları ve perfluoroktan sulfonil fluorür, tetrabromodifenil eter ve pentabrom eter.

Yan ürünler: alfa hekzaklorosiklohekzan, beta hekzaklorosiklohekzanve pentaklorobenzen.

Daha sonra eklenen KOKlar ise kronolojik olarak aşağıdaki gibidir (Ek A-yasaklama, Ek B-kısıtlama, Ek C-emisyon azaltma):

  • 2011 yılında endosülfan özel muafiyetlerle eklenmiştir.
  • 2013’te, Sözleşme Ek A’sına hekzabromosiklododekan (HBCD), özel muafiyet seçeneğiyle eklendi.
  • 2015 yılında ise Ek A’ya hekzaklorobütadien (HCBD), pentaklorofenol (PCP) ve tuzları ile poliklorlu naftalinler (PCN) özel muafiyetler ile Ek A’ya eklenirken, poliklorlu naftalinler aynı zamanda Ek C’ye de eklendi.
  • Özel muafiyetle Ek A’ya eklenen KOKlara 2017 yılında dekabromodifenil eter (c-DecaBDE) ve kısa zincirli klorlu parafinler (SCCP) eklenirken, Ek C’ye de hekzaklorobütadien eklendi.
  • 2019 yılında dikofol, herhangi bir özel muafiyet olmadan Ek A’ya eklendi. Perflorooktanoik asit (PFOA), tuzları ve PFOA ilgili bileşenler özel muafiyetler ile Ek A’ya eklendi. Ek B ‘ye ise özel muafiyetlerle perflorooktan sülfonik asit (PFOS), tuzları ve perflorooktan sülfonil florür eklendi.
  • 2022’de Ek A’ya, herhangi bir muafiyet olmadan perflorohekzan sülfonik asit (PFHxS), tuzları ve PFHxS ilişkili bileşenler eklendi.
  • Son olarak ise 2023 yılında metoksiklor Ek A’ya bir özel muafiyet olmadan, dekloran plus (artı) ve UV-328 ise özel muafiyetlerle eklendiler.

Sonuç olarak Ocak 2024 itibariyle Stockholm Sözleşmesi’nin Ek A grubunda 30 kimyasal ve kimyasal grupları, Ek B grubunda iki kimyasal ve kimyasal grupları, Ek C grubunda ise 7 kimyasal grupları bulunmaktadır.

Tablo 1. Stockholm Sözleşmesi’nde Belirtilen Kalıcı Organik Kirleticiler (Ocak 2024)

 

 

Başlıca KOK Kaynakları Nelerdir?

Geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısından bu yana öncelikli olarak tarımda kullanılan KOK’lar, sanayinin gelişmesi ile birlikte, değişik sanayi sektörlerinde kullanılmaya ve üretilmeye başlanmıştır. Son yıllarda alev geciktirici ve su itici kimyasal katkı maddesi olarak nihai ürünlerde kullanılmaktadırlar. KOK’lar yanma prosesinin yer aldığı çeşitli sanayi alanlarında istenmeden ortaya çıkabilirler. Başlıca KOK salım kaynakları aşağıdaki gibidir;

  • Çimento fırınları dâhil, tehlikeli atıkların yakıldığı atık yakma tesisleri,
  • Ağartma sırasında element haldeki klor ya da klor oluşturan kimyasalların kullanıldığı kağıt hamuru üretimi,
  • Metalurji endüstrisindeki ısıl süreçler,
  • Fosil yakıtları, odun ve diğer biyokütle yakıtları kullanan endüstriyel kazanlar ve fırınlar,
  • Kimyasal madde imalatı (özellikle klorofenol ve kloroanil üretimi),
  • Tekstil ve deri boyama (kloroanil kullanarak) ve apreleme (alkali özütlemesiyle),
  • Atık petrol rafinasyonu,

KOKlar İnsanları ve Doğal Yaşamı Nasıl Etkilerler?

  • Kalıcı Organik Kirleticiler çevreden ve besinler yoluyla insan vücuduna alınır, yağ dokusunda birikir ve insan yaşamı boyunca organizmada kalarak başta hormonal bozukluklar, bağışıklık sistemi bozuklukları, üreme bozuklukları ve kanser olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa yol açarlar. Kalıcı Organik Kirleticiler anne sütünden bebeğe ve plasenta yoluyla fetusa da geçerek vücutta birikmeye ve etkisini göstermeye çok erken yaşlarda başlarlar.
  • KOKlar, sanayi ve tarımın pek çok sektöründe kullanılmak üzere imal edilebildikleri gibi, sınai proseslerin ve yakma işlemlerinin sonucunda da yan ürün olarak ortaya çıkabilmektedir.

Kalıcı organik kirletici kimyasallara maruziyetin en önemli kaynağı gıdalardır. İnsanlar, özellikle yağ içeriği yüksek olan et, balık, kümes hayvanları, süt ve süt ürünlerinin tüketimiyle bu kimyasalları vücutlarına alırlar.

Bunların yanı sıra endüstriyel üretimler, atık yakma gibi faaliyetlerin yapıldığı alanlara yakın yerlerde yaşayan insanlar içtikleri sular ve soludukları hava ile bu kimyasallara maruz kalmaktadırlar. Bebekler ve çocuklar bu kimyasallara karşı çok daha hassastırlar ve anne sütü ile daha hayatlarının ilk günlerinde bu kimyasal maddelere maruz kalarak ileride ciddi sağlık sorunları yaşayabilirler.

Kalıcı Organik Kirleticiler vücudumuzda doğal olarak bulunan veya üretilen kimyasal taşıyıcıların kimliğine bürünerek, endokrin ve bağışıklık sistemlerini bozarak hormon bozarlar. Özellikle hormonları etkileyerek üreme sistemi üzerinde olumsuz etkilere yol açarlar. Ayrıca zihinsel gelişme yavaşlığı ve kanser yapıcı etkileri olduğu tespit edilmiştir.